Efsaneye göre Kamboçya; denizlerin hâkimi, ulu ejder Naga’nın kızı ile Brahman Hintli genci Kaudinya birlikteliğinden meydana gelir. Kaudinya bir gün teknesiyle dolaşırken prensesi görür ve âşık olur. Prensesin babası denizlerin hakimi Naga, kızına evlilik hediyesi olarak, egemenliği altındaki bölgenin tüm sularını kendisine çekip ortaya çıkan bu toprakları verir ve Kambuja Krallığı böylece kurulur.

Dört asır boyunca terk edilmiş ve orman tarafından sarılıp sarmalanmış olarak kalan bu kadim tapınaklar 1858’de Fransız doğa bilimci Henri Mouhot tarafından yeniden keşfedilir. Her ne kadar tapınaklar Khmer yerlileri ve yine zaman zaman bu bölgeye uğrayan batılılar tarafından bilinse de, tüm dünya Angkor’un varlığını Mouhot’un kitabını yayınlamasıyla duyar. “Görülmeden ölünmez” diyerek kitabında Angkor’dan bahseden bilim adamı keşfinden bir sene sonra vefat eder.

Güçlü Khmer Krallığının başkenti ve gücünün simgesi olan Angkor Wat, dört yüz kilometrekarelik bir alana yayılıyor. On ikinci yüzyılda 1 milyondan fazla insanın yaşadığı ve Avrupa’daki herhangi bir katedralden daha geniş olan Angkor Wat, dünyadaki en büyük tapınaklardan biri olma unvanını koruyor. Yalnızca büyüklük olarak değil, aynı zamanda su üzerine inşa edilmesi bakımından da şimdiye kadar gerçekleştirilen en çarpıcı mühendislik projelerinden biri.  Angkor Wat, düzgün şehircilik planlarıyla geniş bir su dağıtım şebekesi kuran Khmer halkının zirveye ulaşmış yontma taş işçiliği ve yapı sanatının izlerini de taşıyor.

Angkor Wat: Kamboçya’nın ulusal bayrağına da işlenmiş olan Angkor Wat, yüzlerce tapınağın en büyüğü. 12’nci yüzyılda Kral II. Suryavarman tarafından yaptırılan Angkor Wat; Shiva, Vishnu ve Brahma tanrılarına adanmış. Yaklaşık 30 yılda tamamlanan bu yer, “insan beyninin bugüne kadar tasarladığı en görkemli, en uyumlu yapıt” olarak nitelendiriliyor. Hem Kral II. Suryavarman’ın mozolesi hem de Tanrı Vishnu’ya adanmış bir Hindu Tapınağı olan bu yerin yapımında, Mısır Piramitleri’nden daha çok taş kullanılmış ve her taşın üzerine kabartmalar işlenmiş.

82 hektarlık bir alanda kurulu olan Angkor Wat, göğe yükselen lotus çiçeği biçiminde ve her biri 55 metre yüksekliğinde olan beş kuleden oluşuyor. Kmer mimarları ana yapı malzemesi olarak kumtaşı kullanmış. İç tapınağın dış duvarlarında toplamı 800 metreyi bulan rölyefler var. Yapıdaki her şey simetrik, sağda ne varsa solda da aynısı var. Diğer birçok tapınağın aksine burası batıya bakıyor. Angkor Wat’ı çevreleyen ve uzaydan görülebilecek kadar büyük, içi su dolu devasa bir hendek antik yapının çevresini sarıyor.

Angkor Thom: Angkor Wat’tan sonra inşa edilmiş olan 700 yıllık Angkor Thom, Kmer İmparatorluğu’nun son başkentiydi. İyi ruhlar ve iblislerin kabartma resimleriyle bezeli kapıları olan tapınağın o dönem yaşanan bir savaşla yıkılan antik başkent Yasodharapura’nın üzerine inşa edildiği düşünülüyor. Bu tapınağın ana merkezi olan Bayon’da yer alan 54 kule, antik krallıktan 54 bölgeyi simgelemektedir. Duvarlarında 11.000’den fazla rölyeflerin yer aldığı bu tapınakta, anlatılan hikâyeleri tasvir eden bazı rölyeflerin uzunluğu ise 120 metreyi buluyor.  12. yüzyılın sonunda Kral VII. Jayavarman tarafından inşa edilen tapınakta yer alan 216 gülümseyen yüz ile Bayon’un her şeyi görüp kontrol etme gücüne sahip olduğuna inanılıyor.

Ta Prohm: Angkor’daki en çok ilgi çeken tapınak Ta Prohm’dur. 13. yüzyılda Kral VII. Jayavaman’ın annesine yaptırdığı bu tapınağı sarmalayan dev kökler büyüleyici ve dünyada bir eşi daha olmayan görüntüleri gözler önüne seriyor. Komşu ülkelerden gelen saldırılarla birlikte zamanla tapınak terk edilince, doğa hızla yenilenip tapınağı yutmuş. Tapınak üzerinde büyüyen devasa Banyan ağaçları kökleriyle tapınağı neredeyse yutmuştur. Restorasyon çalışmalarında birçok bitki ve ağaç temizlenmiş olsa da bu ağaçların kökleri tüm tapınağı sardığından temizlenmesi mümkün olmamıştır.

Angelina Jolie’nin, Tomb Raider filmlerinde bu tapınak film seti olarak kullanılınca çok bilen bir tapınak olmuş tabii. 1186 yılında yapıldığında bu tapınak bölgesinde 10.000 kişinin yaşadığı düşünülüyor.

Baphuon Tapınağı: Angkor tapınakları içinde en eski olanıdır. On birinci Yüzyılda 2. Udayadityarvarman tarafından yapılan bu 3 katlı tapınak, bu alanda ayakta kalan tek Hindu tapınağıdır ve Tanrı Şiva’ya adanmıştır. Fransızların desteğiyle bin yaşındaki tapınak yenide restore edilmiş.

Bir zamanlar Angkor’daki en görkemli tapınak olan Baphoun, 1950’lerde çökmenin eşiğine gelmiş. Anıtı kurtarmanın tek yolunun tapınağın parçalarına ayırmak olduğunu düşünen Fransız arkeologlar 1960’larda, tapınaktaki her biri birbirinden eşsiz tasarlanmış taşları söküp numaralandırarak ormanlık alana yaymışlar. İç savaş nedeniyle kesintiye uğrayan restorasyon çalışmaları kesintiye uğramış.  1975’te iktidarı ele geçiren Kızıl Kmerler anıtın inşası için gerekli olan kayıtları imha edince dünyanın en büyük ve en zor yapbozu başlamış. Restorasyon’a 1995 yılında yeniden başlayan ekip, aralarında harç kullanılmayan ve her taşın yeri özel ve ayrı olan dünyanın en büyük 3 boyutlu yapbozu üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.

Banteay Srei: Onuncu Yüzyılın ikinci ayrısında inşa edilen bu yer Kadınlar Tapınağı olarak da anılıyor. İyi korunmuş bu tapınakta kullanılan kızıl kumtaşı üzerine yapılmış olağanüstü taş kabartmaları ile kadın eli değdiği beni belli ediyor. Klasik Kmer sanatının tacı olarak kabul edilen Banteay Srei Tapınağı, Angkor Wat’ın yaklaşık 40 km uzağında yer alıyor.

Phonom Bakheng: Phonom Bahheng, 10. yüzyıl başlarında Bakheng tepesinde kurulmuş bir tapınağa istenirse fillerin üzerinde gelinebiliyor. Hiç file binmemiş biriyseniz denemenin en güzel yerlerinden biri. Günün son aktivitesi olarak 67 metre yüksekliğindeki tapınaktan, Angkor Wat’ın ihtişamını ve güneşin batışını izlemek güzel bir aktivite olabilir. Fil safarisi ile tapınağa gitmeyi düşünmeyenleri yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüş bekliyor. Diğer Angkor tapınakları kadar görkemli olmasa da gün batımının en güzel izleneceği tapınaktır. Gün batımı fotoğrafını en iyi yerden çekmek için erkenden yer almakta fayda var. Ellerinde kocaman kameraları ve gün batımı ile ortaya çıkan şahane kızıllığa tepki veren Uzakdoğulu turistlerin çıkardığı sesler arasında şahane bir gün batımı izleme deneyimi yaşatır.